DIL OLGUSUNUN MILLETLEŞME SÜRECI ÜZERINDEKI ETKISI VE TÜRK DÜNYASI ENTEGRASYONU AÇISINDAN DEĞERLENDIRILMESI: AZERBAYCAN ÖRNEĞI
Azerbaycan’da dil politikaları Azerbaycan’da milletleşme sürecinden daha eskidir. Azerbaycan’ın gerek coğrafi, gerek siyasi, gerek etnik ve gerekse kültürel ve tarihi sınırını çizmek hiç de kolay değildir. Siyasi ve coğrafi bir kavram olan “Azerbaycan” mefhumunun ortaya çıktığı tarih M.Ö. 4. yüzyıla dayanmaktadır.
Bugün ise Azerbaycan adı coğrafya bakımından Kafkasya ve İran sahası içinde iki ayrı coğrafyayı tanımlanmak için kullanılmaktadır.
Azerbaycan siyasi tarihinin önemli devletlerinden birisi de Kızılbaş İmparatorluğu veya Safevi Hanedanı olmuştur. Kızılbaşlar Devleti Ortadoğu coğrafyasında kurulmuş Selçuklular ve Hülegüküler’den sonra en büyük Türk imparatorluğu idi. Safevilerden sonra yine önemli bir Türk boyu olan Gacarlar hakimiyeti ele almışlar. Fakat birkaç yüzyıl sonrasi Safevi Türk İmparatorluğu bir İran devletine dönüşmüştür.
Moder anlamda milletleşme süreci Azerbaycan’da kapitalizm dönemine denk gelmektedir. Fakat bir millet olarak dil olgusuna tam sahiplenme dönemi 1918-1920 Azerbaycan Halk Cumhuriyeti döneimden başlar. Sovyet döneminde Azerbaycan’da dil politikaları SSCB’nin politikalarına uygun olarak yükseliş ve düşüş süreçlerini yaşamıştır. 1980’lerin ortalarından sonra Azerbaycan’da milletin adına ilişkin tartışmalar meydana gelmiştir.
1987’de Azerbaycan kamuoyunda Azerbaycanlıları zaten eskiden beri Türk oldukları,
Azerbaycanlı adının Stalin tarafından dayatıldığına ilişkin görüşler yaygınlık kazanmıştır. Bu görüşler aslında yaşanmış bir gerçeğin ifadesinden ibaret idi. Aslında dil tartışmaları milli kimliğin adlandırılması sürecini de yakından etkilemiştir.
1992’de Azerbaycan’da devletin resmi dili olarak TÜRK dili olarak adlandırıldı. 1995’de Azerbaycan Anayasasının 21. maddesi devletin dilini “Azerbaycan Dili” olarak değiştirdi.
Bugünkü Azerbaycan iktidarının savunduğu ideolojik kavramlardan biri de Azerbaycancılıktır. Bu kavram bir devlet ideolojisi olarak değerlendirilmektedir. Bu yine de Türkçülük kavramıyla karşılaştırılmaktadır. Milletin adının “Azerbaycanlı” olarak belirlenmesinin ulusal bütünlüğü koruyacağı yönündeki iddialar kısa süre içinde gerçeklikten yoksun olduğunu ortaya koydu. Neticede Lezgi, Talış, Tat ve Kürt gibi kimlikler kendi kimliklerini, etnik mensubiyetlerini “Azerbaycanlı” olarak tanımlamadılar. “Azerbaycanlı” olmak bu kesimler için “Azerbaycan ülkesinde yaşamak” anlamından farklı bir anlam ifade etmemektedir. Bu süreçte siyasi iktidarın oluşturduğu “Azerbaycanlı” şemsiyesi altında Türkler yalnız başına kalmıştır. Azerbaycan’daki dilin Azerbaycan dilimi yoksa Türk dilimi olduğuna ilişkin tartışmalar en azından bilimsel alanında ve medyada bu gün de devam ettirilmektedir. Bu politikanın Azerbaycan ulusal kimliğini mi kuvvetlendireceğine veya Türk dünyasına bütünleşmesi engelleyeceğine dair değişik tezler bulunmaktadır. Tebliğimizde bu tezlerle ilgili tartışmalar ve gelecekte bu yönde hangi gelişmeler yaşanabileceğine ilişkin tahminler söylenecektir.
Достарыңызбен бөлісу: |