31
Sovyetler Birliği Dönemi’nde Türk asıllı bilim insanlarının Türk boy ve topluluklarıyla, eski
Türk yazıtlarıyla, Türklerin ve Türk dilinin geçmişiyle… ilgili araştırma ve incelemeler yapmaları,
eserler yazmaları “Pantürkizm” propagandası çerçevesinde değerlendirildiğinden bilim insanlarının
çoğu söz konusu alanlardan uzak durmuş; eski Türk dili alanı daha ziyade Türk
olmayan bilim
insanlarına bırakılmıştır. Birçok Türk aydının ve bilim adamının yazdıkları eserler, katıldıkları
toplantılar
yüzünden
Azerbaycan’da,
Kazakistan’da,
Kırgızistan’da,
Özbekistan’da,
Türkmenistan’da, Tataristan’da, Kırım’da… ya öldürüldüğü veya sürgüne gönderildiği bilinen bir
gerçektir. (26 Şubat - 06 Mart 1926 tarihleri arasında gerçekleştirilen; katılımcıları ve sunulan
bildiriler bakımından “Türkoloji Kurultayları”nın en görkemlilerinden biri olarak kabul edilen Bakü
Türkoloji Kurultayı’na katılan pek çok bilim adamının “Pantürkis”t, “Panturanist”, “Panislamist”,
“sistem karşıtı” ve “halk düşmanı”… suçlamalarıyla suçlanıp öldürülmüş olmaları da bunun en
büyük ispatıdır. bk. Buran, 2009: 430-444; Buran, 2016; Gökdağ, 2015). AYDAROV, bütün bu acı
gerçeklere, geçmişte yaşanan çok büyük sıkıntılara, zorluklara ve engellemelere rağmen
korkmadan, çekinmeden ve yılmadan Sovyetler Birliği Dönemi’nde çalışma alanı olarak eski Türk
dilini ve eski Türk yazıtlarını seçmiş; hiçbir yerden ve hiçbir kimseden maddi destek almadan
birbirinden değerli eserler (kitaplar, makaleler ve bildiriler) yazarak hem büyük başarılara imza
atmış hem de kendi adını ölümsüzleştirmiştir.
AYDAROV’un kitaplarının eski Türk yazıtlarıyla ilgili olarak yayımlanan eserlerden birçok
bakımdan üstün yanlarının olduğunu da açık yüreklilikle ifade etmek gerekir. Çünkü eski Türk
yazıtlarının metinlerini iyi anlayabilmek ve yorumlayabilmek için öncelikle yazıtların sahiplerinin
etnik ve kültürel değerlerini, dillerini, tarihlerini, kültürlerini, yaşayışlarını, inanışlarını çok iyi
bilmek gerekir. AYDAROV’un bir Kazak (Türk) olması, Türk boy ve topluluklarına ait değerleri
bilmesi, bu değerlerin yaşandığı ve yaşatıldığı coğrafyada doğup büyümesi onun başarılı eserler
yazmasını ve farkındalık oluşturmasını sağlamıştır.
Eski Türk yazıtlarıyla ilgili araştırma ve inceleme yapanların, kitaplar, albümler ve
kataloglar hazırlayanların büyük bölümü tarih, arkeoloji, epigrafi vd. alanlarda çalışan bilim
insanları olmuştur. Söz konusu alanlarda çalışan bilim insanlarının büyük bölümünün tarihî ve
çağdaş Türk lehçelerini bilmedikleri, Türkçenin dil bilgisi kurallarına vakıf olmadıkları bu sebeple
de yazıtlarda geçen bazı sözcükleri, sözcük guruplarını yanlış okuyup yorumladıkları inkâr
edilemez bir gerçektir. AYDAROV, ana dili Kazakça (Kazak Türkçesi) olan, Oğuz, Kıpçak ve
Karluk gruplarına ait farklı Türk lehçelerini ve farklı dilleri de bilen bir dilcidir. Ana dilinin Türkçe,
kendisinin de dilci olması, onun yazıtlara ait metinleri doğru anlayıp doğru yorumlamasında ve
başarılı eserler ortaya koymasında önemli rol oynamıştır.
AYDAROV, Eski Türkçe Dönemi’nin her alanıyla ([Kök]türk, Uygur, Karahanlı) ve hemen
hemen her eseriyle ilgilenmiş; makaleler ve bildiriler yazmış; bu döneme ait eserlerin tarihî ve
çağdaş Türk lehçeleriyle ilgisini kurmaya çalışmıştır.
AYDAROV, yalnızca araştırma ve incelemeler yapan bir bilim adamı değil; lise ve
üniversite yıllarında pedagoji eğitimi de almış, farklı eğitim kurumlarında “öğretmen” ve “öğretim
üyesi” olarak görev yapmış başarılı bir “eğitimci”dir. Onun pedagoji eğitimi almış olması, eğitimci
kimliği taşıması eserlerinin yöntemini ve içeriğini sistematik ve akılcı bir şekilde hazırlamasını
sağlamış; eserlerini diğerlerinden farklı ve daha başarılı kılmıştır.
AYDAROV’un en önemli özelliklerinden biri de lisans, yüksek lisans ve doktora
seviyelerinde dersler verip öğrenciler yetiştirmiş olmasıdır.
•
Достарыңызбен бөлісу: