TÜRK DILLI HALKLARIN LATIN ALFABESINE GEÇIŞ TECRÜBESI
G. Kortabayeva
El-Farabi Kazak Milli Üniversitesi Şarkiyat Fakultesi TÜRKSOY bölümü
Ülkemizde Latin alfabesine geçiş meselesi son yirmi yılda ortaya atılıp, son on yıl
tartışılmaya devam ediyor. Şimdi kazak halkının manevi gelişmesi bir kavşakta kalmış
gibidir. Bunun gibi karar verilmeyen meselelerin sayısında alfabe seçme problemi de vardır.
Alfabe halkın manevi varlığını oluşturacak temel faktörlerin biridir, o bir toplumun ya da bir
kişinin isteğiyle ya da başkaların etkisiyle seçilecek mesele degil. Bu devlet dilinin en önemli
meselesidir. Alfabe ilk önce dil seslerini sistemli bir şekilde işaretleyen tablodur. Dilin yazılı
versiyonu bu tabloya dayanarak yazılır. Harf ise bu alfabeyin sadece kod şeklidir. Alfabe
meselesi siyasilendirilmemeli, ulusal faizdan türlenen onun manevi çevresini belirleyen bir
durumdur.
290
Ancak yeni alfabeye ne zaman geçeceğimiz hala belli değil. Fakat, onun mücadelesi günden
güne yakınlaştığı görülüyor. Toplumdaki bazı fikirlere, onun içinde hatta Rusya’yı taklit
etmeye alışan vatandaşların toplum organizasyonların karşıt olduğuna rağmen Kazakistan
Azerbaycan, Uzbekistan ülkeleri gibi sonunda Latin alfabesine geçeceği belli oluyor.
Latin alfabesine geçiş meselesi 1990 yılında ortaya atılmıştı. O zamandan beri dil
uzmanları, toplum liderleri, siyaset adamları, farklı Medya temsilcileri bu konuyu sık sık
ortaya atıyorlar.
Latin alfabesine geçiş Türk halkları ortak bir karara gelmesinden sonra kabul edilen bir
karar diye gönlümüzü teselli ediyoruz. Öyle olsa da bizim düşüncemize göre Latin alfabesini
kabul etmede alfabe seçmenin ön planları ve nedeni tam bilimsel şekilde aranmıyor. Başka
Türk halkları gibi Kazak milletinin de yazı tarihinin çok eskiden başladığını ve yazının çeşitli
tarihlerden geçtiğini görebiliriz.
Herkes bilir ki, geçmiş yüzyıllarda biz alfabeyi üç kere değiştirmek mecburüyetinde
kaldık. 1929 yılına kadar Arap alfabesine uyarak yapılan «Töte yazıyı», 1940 yılına kadar
Latin alfabesini kullandık, ondan sonra Kiril alfabesine geçtik.
Kazakların ilk sürekli yayımlanan baskıları da, edebi sanat eserleri de Arapça yazılıp,
basılmıştı. Sovyet temsilcileri millete evrensel okuryazarlık eylemlerini yaparak Kazak
halkının genel kültürünü, edebiyatını, dilini geliştirmede büyük bir araç bulabildiler. Arap
grafiği etkisinde yapılan alfabe diğer Türk dilleri gibi Kazak diline de tamamen uymuyordu.
Söz edilmiş olan çağda yazı meselesinin sosyal bir anlam ifade ettiği problemlerin biri oldu.
Arap alfabesinin Kazakçaya uygun olmaması baskı sayfalarında ortaya atılıyordu: mesela, Arap
alfabesinde Kazak dilinin tüm ünlü seslerini işaretleyen damgaların olmadığı, bazı harflerin
Kazak fonetik dilbilimine uygun olmadığı, fazla ya da eksik damgaların mevcut olması, bu
yüzden “bu yazıyı Kazakçaya uydurmak gerek, eksik olan damgaları ekleyip, fazla olanları
kaldırmak gibi işler yapılmalıdır” misali teklifler söyleniyordu. Bunun gibi problemlerin
yazıyı, baskıyı zorlaştırması Arap alfabesinden tamamen vazgeçmeye neden oldu.
Kazaklar arasından çıkan Araplaşmışlar Arap alfabesini başkalarla aynı 1917 yılında bir
kere değiştirip,
sat, zat, tyi, zyi, ayın
(noktasız Ol),
ha
(noktasız h),
zal
harflerini kaldırdılarsa,
1924 yılında ise ince «se» ve diakrik «he»-yi kaldırıp, harf sayısını, 32-den 25-e kadar azalttılar.
Böylece acele edip, «değiştirdik, gençleştirdik» dediler, fakat milliyetçi-аraplaşmışlar Arap
alfabesinin basımevindeki, eğitim işindeki zorlukları yok edemediler. Aşağı yukarı 25
harfin 16-sı diakritik kodlarla işaretlenip (altı ne üstünü dürtmek), her ince hece ve ince
söze apostrof koyulması onun sayısını da, kalitesini de, öncekisinden iyileştirmedi. Bunun
yanısıra Arap alfabesinde bütün ünlü «u», «j» seslerinin ince – kalın (dört çift) çift seslerle
işaretlediler.
1861 yılında doğubilimci, misyoner-öğretmen N.N.İlminskiy (1822-1891) adlı bir kişi
Arap alfabesinin yerine Rus alfabesini almayı teklif etti (İlminskiy N.M. Kırgız dilindeki
zarfların incelenmesi için derleme. – Kazan1861).
O zamandan itibaren kendisi yazmış olan kazak dili, kazak edebiyatıyla ilgili eserlerinde
Rus alfabesiyle yazdı. Bunun etkisiyle 1866 yılında eğitimci büyük türkolog-bilim adamı
V.V.Rаdlov kendisi yazmış meşhur «Türk kabilelerinin edebiyat versiyonları» adlı 4
gayretsiz eserini (1866-1896) yayımladı, 1879 yılında Ibıray Altınsarin kazaklar için yazan
eğitim kurallarını da bu Rus alfabesiyle yazıp yayımladı. Ayrıca o zamanlardaki bilginler
291
arasında Rus alfabesine sadece bir-iki ince sesi ayrıca işaretleyen (ә,ö,u) harflerini ekleyip,
ünsüzlere ayrıca damga eklemeden almayı teklif edenler de (Grigoryev, Vasilyev), ünlulerin
ә, ö, u, j, u, (v) türlerine ayrıca damga almayla birlikte ünsüz q,ol,ɳ seslerine gerekli olan
damgaları almak gerektiğini söylediler (İlminskiy, Radlov). Kazakistan bilginleri Аltınsarin,
Gazin, Duisenbayev da böylece Rus alfabesini kullanmaya destek verdiler. («Dala ualayatı»
gazetesinin 1896, 1897, 1898 yıllardaki yayımlarına bakınız).
«Alfabe – iki yüzlü keskin bir araçtır» diye Аmankeldi Аytalı dediği gibi, dünyayı fetheden
İngiltere, İspanya gibi ülkeler Latin alfabesini fethetme siyasetinin kuralına dönüştürdü.
İspanya bütün Latin Amerikası’na Latin alfabesini sokup, kendi alfabesini koydu.
Kiril alfabesinin de fethetme siyasetine karıştırmanın sebebi vardır. 1910 yılında 13-26
Haziran arasında Kazan şehrinde gerçekleşen misyonerlerin kurultayında Ruslar: «Alfabe
devletin birleşmesi amacına hizmet ediyor» diye açıkça söylediler. Bütün bağımlı halkları
bir dile, rus diline, bir dine, bir alfabeye geçirmek – ХХ.yüzyılın başında planlanan bir
siyasettir.
Sovyetler Birliği`nin ilk yıllarında sadece türk dillerinin değil, üstelik rus dilinin de latin
alfabesi ile sorunu olmaktaydı. 1919 yılında okutma çalışmaları yanındaki halk komisarı
A.V.Lunaçarskiy demiş ki: “Bu yerde yaşayan tüm halkları latin alfabesine geçirmek gerek”.
Ama rusları destekleyenler bu görüşü desteklemedi. Üstelik Sovyet hükümeti latin alfabesine
çabukça geçmemeyi tercih etti. O yıllarda Türkiye Cumhuriyeti Latin alfabesine geçiyordu.
Ve Türkiyenin bu hareketini sovyetler beğenmediler. Sovyetler Birliği komisyon kurarak
“Latin alfabesine geçmek yabancılara Rusça`yı öğrenmeyi zorlaştırır” diye ilan etti. Böylece
rus alfabesini Latin alfabesine değiştirmek konusu açılmadan kapanmıştır.
1929 yılından itibaren Sovyetler Birliği`ne ait Orta Asya Cumhuriyetlerinde büyük
medeni devrim başlamıştır. Bu yıllarda Latin harfine geçme konusu yedi, sekiz yıla kadar
güncelliğini kaybetmemişti.
Bu yeni alfabeye Alaşordalılar da oldukça karşılıklarını göstermeye çalıştılar. Alaş
aydınları Arab harfleriyle yazmayı tercih etmekteydi. Bu yazı ile kazakların medeniyeti,
şuuru, feraseti oluşmakta diye düşünüyorlardı. Çünkü Alaşorda aydınları alfabeyi zalimliğin
bir aleti olarak kullanıldığını ve yeni alfabe halkın bilincini zehirleyeceğini öne sürdüler.
Böylece Türk toplulukları 1924-29 yıllarında Latin alfabesine geçmeye başladılar.
Ülkemizdeki Türkçe konuşanlar rus alfabesini esas alan alfabeye geçmenin gerekli olduğunu
söylediler. 1929 yılında Kazak halkı yeni Latin alfabesine geçmişti. Latin alfabesine göre
yapılan kazak alfabesinde 29 harf vardı. Dile yeni giren sözleri yazmakta harfler yeterli
değildi. 1940 yılında kabul edilen günümüzdeki kazak alfabesi rus alfabesi esasında
yapılmıştır.
Günümüzdeki alfabemiz çağdaş kazak dilinin fonetik özelliklerini kapsayan ses sistemidir.
Şimdiki Kazak alfabesi ve yazım denetimi edebi dilimizin yeni bir düzeye geçmesini, dildeki
farklı tarzların gelişmesini sağlamaktadır.
Kazakistan bağımsız olalı çözülmeyen sorunlarından biri – Kazakçanın özel alfabesinin
yokluğudur.
Türk kimdir?
Türkiye eskiden latin alfabesini kullanmaktadır. Diğer özbek, azerbaycan, türkmen gibi
akraba halklar da latin alfabesine geçmişti.
292
Atatürk demiş ki: “Türk milletinin dili Türkçe’dir. Türk dili dünyada en güzel, en zengin
ve en kolay olabilecek bir dildir, Analarımızın dili; anadil, diller güzeli... Yerine göre kılıçtan
keskin, çelikten sert, kayadan sarp, boradan hızlı, bürümcükten ince, kelebekten uçucu,
çiçekten renkli, kokudan tatlı, altından parlak, sudan duru Türkçe.
Coşkunların hızını, dertlilerin iç sızısını, delikanlıların sevgisini, inancını, güler yüzlü
kızların kıvraklığını, babaların öğütlerini, anaların yumuşak yürekliliğini, kızgınların
öfkesini, kırgınların iniltisini, şenlerin şakasını, göklerin ıraklığını, suların canlılığını, Ay
ışıklarının oynaklığını, güneş parıltısının keskinliğini, iç yaşayışlarımızı da dış yaşayışımız
gibi her dilden duygulu anlatan Türkçe... Bize hayatı anlatan, hayatı kendisi ile anladığımız
Türkçe.
Bizi birbirimizle anlaştıran; dünya milletleri içinde bize şanlı ve belirli bir varlık veren
Türkçe. (Atatürk`ün Türk Dili Hakkındaki Düşünceleri // İlköğretim Okulları İçin Hazırlanan
Türkçe Dersi Öğretmen Kılavuzu. – Анкара, 2005)
Onun için her Türk, dilini çok sever ve onu yüceltmek için çalışır. Türk dili Türk milleti
için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti geçirdiği sayısız felaketler içinde ahlakının,
geleneklerinin, hatıralarının, çıkarlarının, kısaca bugün kendi milliyetini yapan her şeyin dili
sayesinde korunduğunu görüyor. Türk dili Türk milletinin kalbidir, zihnidir”.
“Türk kimdir?” sorusuna cevapların en önemlisi – Türkçe`yi bilmektir. Örneğin, 1923
yıllarında türkçülük düşüncesini destekleyen otorite sahibi olan Hamdullah Suphi “Türk
kimdir?” sorusuna böyle cevap verdi: “Türkçe konuşan, müslüman ve Türk aşkına sahip
olan türk”.
Azerbaycandaki alfabe reformu.
Latin alfabesine geçmek tecrübesi ilk olarak Azerbaycan’da ele alınmıştır. Bu tecrübe
temelinde bütün Sovyet cumhuriyetlerinde latin alfabesine geçmek sistemi oluşmuştur. Arab
alfabesinden hiç fayda olmayacağını ve Latin alfabesinin gerekli olacağını ilk XIX. yüzyılında
İran’da Malkomhan desteklese, türk halklarından ilk Mirza Feth Ali Ahundov (1863 y.) oldu.
Ama o zamanlarda bu gibi refomlara izin verilmezdi. Arab alfabesinin zorluluğuna rağmen
o birkaç yıl kullanılmaya devam etti. 1922 yılında Kazan devriminden sonra Azerbaycan’da
Arab alfabesine karşı hareketler yine başladı. Bunu başlayan devrimci Ağamalıoğlu idi.
Bundan sonra V.İ. Lenin bu akım hakkında Ağamalıoğlu ile konuşarak, “Latinleştirme
– doğudaki devrimdir” diye değer biçti. Ama Azerbaycan’daki milletçiler kolayca teslim
olmadılar.
Onlar, Arab alfabesini bırakmamalıyız, böylece biz eski medeniyetimizi ve Sovyetler
Birliğindeki diğer müslümanlarla ilişkimizi kaybedeceğiz, dediler. Üztelik başka islamcılar
ise, Arab harfleri Kuran ile gökten geldi ve onun kaybı insanin kaybı, insan kaybı demek
ahiret demektir, diye halkı korkutmaya da başladılar.
1926 yılının 26 Şubat ve 6 mart tarihleri arasında Baku`de tüm türk halkarının ilk
Bütün Sovyet Türkoloji kongresi düzenlenmiştir. Buradaki en önemli konuların biri de –
latin alfabesine geçme meselesiydi. Kongreye katılan milletçiler oldukça karşı görüşlerini
ispat etmeye çalıştılar. Bu kongrede son noktaya gelmek amacı ile 131 delege: kazaklar,
kırgızlar, tatarlar, özbekler, çuvaşlar, Kuzey Kavkas ve Saha temsilcileri katıldı. Kongreye
rus akademisyenleri ve professörleri, Türkiye, Almanya, İran ve Macaristan bilim adamları
da geldiler. Bu kongrede üç problem gözden geçirildi: terminoloji, yazım denetimi ve alfabe
293
meselesi. Bütün türk halkları tarafından çok önem verilen mesele alfabe kaderiydi. Çünkü
herhangi bir alfabe sadece yazı değil, üstelik medeni ve toplumsal önemi taşıyan bir değerdir.
Ama Soviyetler birliği zamanında öyle değildi. Islam dinini yok etmenin önemli
yöntemlerinden biri yazıyı değiştirerek arapçayı ve alfabesini iyi bilen hocaların ders
vermelerini durdurarak, yani akabetinde dinin yayılmasını yavaşlatarak ve Kur-an okuma
imkanından ayırmaktı. Musliman olmayan memleketler kolaylıkla latin alfabesine geçiyordu.
Azerbaycan’ın latin alfabesine ilk olarak geçmesinin sebebi bu memleketin ulusal
yazısının pek yaygın olmaması ve diğer türk cumhuriyetlerle kıyasla şehirleşmenin daha
ileride olduğuna bağdaştırıldı.
Bağımsızlığını aldığı senelerde Azerbaycan memleketi tekrar latin alfabesine geçme
işlerini başlattı.
Latin alfabesine geçen memleketlerdeki zorluklar.
Bügünlerde halk arasında alfabenin değişmesi hakkında değişik fikirler söylenmektedir.
Bazıları latin alfabesinin kolaylıklarını öne sürerken, diğerleri de acele edilmemesi
gerektiğini söylemektedirler. Böyle fikirlerin ortaya çıkması çok normal.
Kazakistan alimleri latin alfabesine geçen Türkiye, Azerbaycan ve Özbekistan’ın acı
derslerini açık olarak ortaya sürmektedirler. Özetleyecek olursak:
1.1928 yılında latin alfabesine geçmesine ragmen, Türkçe’deki bazı sesleri işaretleyen
harfler harf sistemine dahil olmamıştır. Özbekler de aynı sorunla karşılaşmaktadır.
2. Asırlar boyunca arab harfleriyle yazılan eserlerini kullanamamaktadırlar.
3. Çocuk edebiyatları yetmemektedir.
4. Tez araştırmaları kiril alfabesiyle yazılmıştır.
5. Öğretim görevlilerini hazırlamak büyük sıkıntı.
6.Özel kurumlar iç belgelerini latin harflere geçirmekte acele etmemekte.
7. Özbekistan’da rus dilinde eğitim veren okullar kiril alfabesini kullanmakta.
8.Özbekistan’da latince eğitim görenler sayısı azalmasıyla, ulusal baskılara talep azal-
mıştır. Özellikle orta yaş ve yaşlılarda çok belirgin olmaktadır.
Kazakça için sadece latin alfabesini hazırlamak yetmez, en önemlisi dil kullanıcılarının
kolay bir şekilde benimseyecek organizasıyonların yapılması lazım. Onun içınde yeni alfabeye
uygun olan sözcük denetimi ve doğru telaffuz sözlükleri başta olmak üzere kullanıcıya lazım
olacak kaynak elde edecek şekilde altyapıyı hazırlamak en önemli sorumluluklardandır.
Alfabe değişimi hakkında dört ana fikir tartışılmaktadır.
Birincisi «rus (kiril) alfabesi alışılmıştır, bu alfabeyle birçok araştırmalar yayınlanmıştır.
Eğer başka yazıya geçersek hepsini bir anda kaybedeceğiz» diyorlar.
İkincisi, arab alfabesini kullananlar aynı dinden olan doğu halklarıyla tekrar yakınlaşmanın
hamlesi olarak hesap ediyorlar. Burada Ahmet Baytursınov’ın kestirme yazısına olan özlem
de var.
Üçüncü, latin alfabesini destekleyen ilim ve halk temsilcileri onu gelişmeye götürecek
tek kestirme yol oldugunun kanaatinde. Nitekim türk kökenli memleketlerin hepsi latin
alfabesine geçmiştir ya da geçmektedir.
Dördüncu, eski (ilk cağ) türk yazılarını isteyen az bır topluluk var. Göktürk yazılarını
bir daha canlandırmak aptalın işi değil, türk kökenlilerin dünyadaki seviyesini yükseltecek
büyük iştir.
294
Tüm kazaklar kazakça konuşmadıkça latin alfabesine acilen geçmenin zor olacağı belli.
Kazakçaya istek olmayan bir memlekette, latin alfabesine istek olur mu? Bu – sadece lengüistik
problem değil, zor siyasi-sosyal bir sorun. Basın yayınlarda latin alfabesine geçmek bağımlı
ülke psikolojisinden kurtulmanın tek yolu olduğunu yarışarak yazmaktadırlar. Ne yazık ki,
bağımlılık psikolojisinin damarı alfabeden daha derinlere dayandığını düşünüyoruz. Onlar:
düşünce tarzı, kültür, gelenek, terbiye.
İşte bu sebeplerden dolayı cumhurbaşkanımız «Kazakistan-2050» stratejisinde sadece
Kazakistan’da yaşayan kazaklar değil, bütün halkın %95-i 2025 senesinde ulusal dili
konuşacağını öngörüyor. Yani, o zaman bütün halk dili iyi bir şekilde bildikten sonra latin
alfabesine geçiş çok daha kolay olacaktır. Olaya bu açıdan bakıldığında cumhurbaşkanımızın
önderliğini bir daha görmüş oluyoruz. Tüm kazaklar kazakça konuşarak, tekdilli memlekete
dönüştüğü zaman kazakçayı latin alfabesine geçirmek çok daha kolay olacaktır.
Bir zamanlar türk medeniyeti ve kültürünü araştırma, onu dünyaya tanıtma amaçlı kurulan
TÜRKSOY toplantısında türk dilli memleketler latin alfabesine geçmeyi herkez onaylamıştı.
Türk halklarının dilleri benzese de hala farklı alfabeleri kullanmakta, latin alfabesini kullanan
türk memleketlerinde bile harif işaretleri aynı değil.
Ama sağdan sola doğru yazılan arap alfabesiyle karşılaştırırken, kiril ve latin alfabe
sistemleri benzemektedirler.
Sadece bazı harflerin şeklinde değişiklik var. Örneğin, 2014 senesinde Kazakistan’ın latin
alfabesine geçtiğini varsaysak, bir yıl boyunca iki alfabe de kullanılır, 2015 senesinde ise
tamamen latin alfabesine geçilebilir. Özetle, bir senede bütün Kazakistan vatandaşları latin
alfabesini öğrenebilirler.
Latin alfabesine geçmek – kazakçayı uluslararası dereceye çıkarır. Bilgisayarın önemli
röl oynadığı bügünlerde internet sisteminde tamamen latin alfabesi kullanıldığını kabul
etmeliyiz.
Hepimizin e-posta adresimiz var. E-postamız kiril, arab ya da başka alfabeyi değil latin
alfabesini kullanmaktadır. Kullandığımız arabanın plakası da latın harfleriyle yazılmıştır.
Kimliğimiz ve pasaportumuzda da latin harfleri bulunmakta. Bunun gibi birsürü örnek
verebiliriz. Yani latin alfabesi bize yabancı değil. O bizim toplumla iş-dışlı olmuştur. Latin
alfabesini herhangi bir eğitimli birey belirli derecede bilmektedir. Latin alfabesinin birçok
faydalı yanlarını öne sürebiliriz.
Bilgi akışına bakarsak, yeni alfabenin 11 değişik şekli varmış. Bu değişik versiyonları
kimler sunuyor? Filoloji doktoru, profösör Alimcan JUNİSBEKOV’ın fikiri: «Şimdilik
kazak yazısını (alfabe, işaret, kurallar) oluşturmanın iki yolu var. Birincisi – Avrupa kalıbı,
günümüzün kiril yazısı, o kiril alfabesinde yazmak, ikincisi - Ahmet Baytursunulı’nın kalıbı.
Bulunmaz hint kumaşı gibi “kesme işareti” diye harfin üst köşesini noktalayıp, “diyakritik
işaretler” diye harfin üstünü çizerek şenini yükselterek, “o”nun ortasından çizerek “ө”
değerlendirerek, “ae”yi birleştirerek “ә” diyerek çiftleştirmemiz hepsi Ahmet bey’den kalma
şablondur.
Öyleyse, şimdilerde proje yapanların kullandığı kalın ve ince ses işaretleri Ahmet
Baytursunulı’nın yaptığı vazgeçilmez yoldan gitmektedir» (Junisbek A. Sermaye reform
lazımdır // www.baq.kz. 18.04.2014) Kazakistan latine geçerse, nasıl bir sorunla karşı
karşıya kalabilir ?
295
Bügünlerde memleketimizin latin alfabesine geçişi hala iki taraflı tartışılır bir konu
olmaktadır. Latin alfabesine geçme taraftarları eğer geçilirse ulusal dilimizin kendi gücüne
kavuşmasına faydası olacağını savunurken, latine karşı olan taraf halk arasında cahillik
çoğalır diye korkmaktadırlar. Bazıları Ahmet Baytursunov başlayan kazak soyluları latin
alfabesine karşı olduğuna dair fikirleri öne sürüyorlar.
Bu konuda fikrini söyleyen birçok bireyin çoğu Kazakistan’ın kiril alfabesinden latine
geçmesinin gerektiğini bastırarak göstermekte. Az bir topluluk kiril alfabesini değiştirilmeden
kalması hakkında fikir söylüyorlar. Onların böyle demesinin tek sebebi: Latin alfabesine
geçilmesi takdirinde bügüne kadar yazılan kitaplar, dergiler ve makaleler ne olacak; gelecek
nesil bunlardaki zengin medeni bilgileri kaybetme korkusudur.
Birincisi latin alfabesine geçtiğimiz takdirde rusçayı hangi alfabeyle öğreneceğiz ve
yazacağız denilen fikir. Rusçayı kiril alfabesiyle bırakırsak memlekete de halka da bazı
zorluklar çıkarabilir, üstelik bu faydasız. Bu açıdan bakılırsa, latin alfabesine geçiş çok daha
yavaş olacağı kesindir.
İkinci olarak, yazar, şair Muhtar Şahanov’un dediği gibi, latine geçmek memleketi ikiye
ayırır. Bu dil ve kültür açısından ikiye ayırılmış bulunan kazakların arasını ondan beter açar.
Üçüncü, kiril alfabelerle yazılmış olan tezlerin okunması, araştırılma meselesi. Kiril
alfabesi bazında eski kültürel miras, ağız edebiyatı, kurgu, araştırma çalışmaları, ders kitapları
yazılıyor. Arab alfabesinden latine, latinden kiril alfabesine geçiş sırasında toplumun büyük
bir oranı cahildi, bu yüzden reformlar yapılırken toplumun ve kültürel mirasımızın karşılıklı
olarak sadece bir kısmını etkilemiştir. Bugün ise toplumun bahsedilmiş kültürel miraslarını
tamamen kaybetme riski var.
Günümüzde bağımsız türk cumhuriyetleri türkoloji dalında rahat davranmalarına rağmen,
önlenmek ve teklenme durumları belirgin. Üstelik ortak mirasları tek bir ulusa benimsetmek
ve tekli benimseme olayları da var. Türkoloji komplike bilim dalıdır, toplumsal siyasi –
beşeri bilimler olarak okutulması lazım.
Türkoloji sadece türk dillerinin geçmişini ve bugününü araştırmaz, türk halklarının
tarihini, edebiyatını, ideolojisini, kültürünü, etnografisini tamamen kapsıyor.
Küreselleşme zamanında türkoloji siyasileşme, felsefe, sosyoloji konuları dışında
da kalmıyor. Küreselleşme dünya çapındaki bir eğilim olsada bile, belirli bir kültürlere
dayanıyor.
Bu civarlarda Amerika veya batı Avrupa medeniyeti talim talimatla, bin türlü renklerle
insanları ayartmayla da, ingilizcenin etkisiyle de bütün insanlığa benimsettiriyor.
Türkoloji ayrı bir bilim dalı olarak ХVШ. yüzyılda oluştuğunu düşünelim, ama bundan
ХVШ. yüzyılına kadar türk toplumları ve onların dilleri hakkında hiçbir araştırma çalışması
yapılmadı kaanatine gelinemez, oluşmasına iki yüzyıl bile olamayan genç bilim dalının
günümüzdeki başarısı sevindiriyor ve geleceği iyi umutlara vaatediyor.
Bu manevi bütünlüğe ulaşmanın tek yolu – bu aralar tüm türk topluluklarının dayanma
kalkanı, küreselleşme denizinde yüzmesi için gerekli yelkeni, türk medeniyeti olacaktır.
Sonuç
Biz - dev bir hayat ağacının çeşitli yapraklarıyız.
Kazak devleti için latin alfabesine geçme ne gibi kazançlar getirebilir dersek, tabii ki bu
durumda çeşitli dibilimi adamlarının fikirlerini dikkate alıyoruz.
296
İlk olarak dilin özüyle ilgili. Dilimizdeki, şimdi kullandığımız yabancı sesleri simgelendiren
harfleri kısaltarak, kazakçanın doğal, kendine özgü harflerini olduğu gibi korumak.
İkinci olarak, fazla olan simgelerle ilgili kurallar azalarak, eğitim-öğretim metodları
kolaylaşır.
Üçuncü olarak, latin alfabesini kullanıyor olmamız bilgisayarlı yeni teknolojiler
aracılığıyla dilimizin uluslararası mediaya açılabilmesini sağlar.
Dördüncü olarak, türk dünyasında önemli yer alan Türkiye’nin latin alfabesini kullanıyor
olması. Son zamanlarda durmadan gelişen ekonomik ilişkilerle manevi-kültürel, eğitim ve
öğretim çalışmalarını getirir.
Latin alfabesi kullanıma geçince zorluk yaşanmasına neden yok. Çünkü özellikle
gençler ingilizce bildikleri için latin alfabesine geçsek bile kolaylıkla okur ve yazar olur.
Şimdi bile internette, Kazakistan latin alfabesine geçme kararını daha vermediyse de,
onlar latin harfleriyle kazakça yazıyorlar. Kırk yaş üstü, ingilizceyi hiç bilmeyen şahıslar
zorluk yaşayabilirler. Onlar latin harfleriyle birkaç günde okumaya başlasa bile, yazmayı
öğrenmeleri bir kaç ayı alabilir.
Fakat, net olan şu ki kazak dili buğün ya da yarın kesinlikle latin alfabesine geçecek.
Cumurbaşkanımız Nursultan Abişulu Nazarbayev Ulusa sesleniş konuşmasında bunu net
olarak belirtmişti. Böylece bir soru’nun ve bir sorun’un nerden başlangıç aldığı belirlendi.
Cumurbaşkanın ‘Kazakistan 2050’ stratejisinde Kazak devletinin istikbale yönelik stratejileri
belirlendi ve kazakçanın latin alfabesine geçeceği hakkında özetlenmiş fikirler içermektedir.
Cumhurbaşkan Ulusa sesleniş konuşmasında Kazak devletinin siyasi-ekonomik, sosyal-
kültürel eğitim-öğretim yönlerindeki gelişmeleri, uluslararası alandaki yerini her yönden
gözden geçirmekte olup, iç ve dışarı ile ilgili durumları değerlendirerek, alfabeyi ne zaman,
hangi yöntemlerle değiştirmesi gerektiği, bu durumları gözönünde bulundurarak doğru karar
verdi.
Cumhur başkanımız kazakça latin alfabesine geçerse halkın kültüründe çok büyük
gelişmeye yol açacağından bahsediyor. “Bu evrim iyi hazırlıklı ve yerli yerinde planlanarak
yapılmalı. Bu arada, XX. yüzyılda kazakçadaki bilim ve edebi mirasların çok büyük
bir deposu kiril alfabesiyle hazırlandığını akılda bulundurmak lazım. En önemli olanı,
kazakistanlıların gelecek çocukları için hazırladıkları bu hazine kaybolmadı. Biz kazakçayı
latin alfabesine geçirmek için devlet komisyonu kuracağız” – diyor Nursultan Nazarbaev.
Kazakistan cumhurbaşkanı bu yeniliklerin yabancı ortaklarımızın da dikkatini çektiğinden
bahsediyor. “Bazılarının dediği gibi Kazakistan’ın geosiyasi üstünlüklerinin değişmesini
“ispat” olarak görmelerine neden yok. Öyle demeye hiç neden yok. Bunun hakkında şunu
diyebilirim. Latin alfabesine geçmek-kazakçayı geliştirme ve yenilemedeki iç ihtiyaç.
Karanlık odadan kedi aramanın anlamı yok, ve ayrıca o orada hiç olmadı”.
20-40 yıllar arasında latin alfabesini kullandığımızı hatırlatmak istiyorum. Eskiden
SSCB’de olan on beş devletin içinde birliğin dağılmasına kadar üç devlette devlet dili olarak
latin alfabesi kullanılıyordu. Kazakistan’ın Avrasya integrasyona katlmasından bahsedersek
- bu bizim prensipli seçimimiz. Bizim doğru yönde ilerilediğimizi varsayıyorum, ekonomik
integrasyon tüm devletlerin sorumluluğu olarak düşünülmekte. Bizim gelismekte olan
ekonomimizin pazara ihtiyacı var, onun için siyasi değil, ekonomik integrasyonda adım
atmaktayız. Devletin siyasi bağımsızlığı tartışılmaz” – diyor cumhurbaşkanımız.
297
Günümüzde, kazak topluluğunda latin alfabesine geçme durumu ciddi olarak tartışılmakta.
Doğal olarak, bunun gibi çok büyük önem arzeden durumlar toplumun çeşitli kümelerinde
sağlı sollu tartışılması lazım. Bütün bunların sonucunda Kazak devleti karlı bir sonuca
varacağı hiç süphesiz.
Referanslar:
1. Kitaplar
KAŞKARİ, M. (2004). «Divânu Lügati’t-Türk», Almatı.
İLMİNSKİY, N. (1861). Kırgız dilindeki zarfların incelenmesi için derleme, Kazan.
Malov, S. (1952). Eski Yazma Anıtları, Moskova.
2. Yazar Adı Olmayan Kitaplar
DPT (2003). İllerin ve Bölgelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması
(2003), Yayın No: DPT 2671, Ankara.
Atatürk`ün Türk Dili Hakkındaki Düşünceleri // İlköğretim Okulları İçin Hazırlanan
Türkçe Dersi Öğretmen Kılavuzu (2005), Ankara
3. İnternet Bazlı Kaynaklar
Kazakistan Cumhurbaşkanı – Cumhurbaşkan N.A. Nazarbayev`in «Kazakistan - 2050»
Olgunlaşan Devletin Yeni Siyasi İstikameti» adlı Kazakistan halkına seslenişi //www.аkorda.
kz. 29.04.2014
Latin alfabesi // http://kk.wikipedia.org/wiki
Junisbek A. Sermaye reform lazımdır // www.baq.kz. 18.04.2014
Достарыңызбен бөлісу: |