Турецкий язык с Ходжой Насреддином



бет1/2
Дата07.02.2022
өлшемі0,61 Mb.
#90270
  1   2
Байланысты:
2 5420555611555234538
2 5420555611555234538

Турецкий язык с Ходжой Насреддином

Книгу адаптировала Оксана Мансурова




Метод чтения Ильи Франка

İçinde ben de vardım


(Внутри был я)

Bir gün komşuları Hocaya sormuşlar (однажды: «один день» соседи Ходжу спросили), ‘Hocam (Ходжа: «мой ходжа»), dün gece (вчера вечером, ночью) sizin evden gürültüler duyduk (из твоего дома шум: «шумы» мы слышали; duymak — слышать, чувствовать). Önemli bir şey mi oldu? (важное что-то случилось; mi — вопросительная частица)”. Hoca cevap vermiş (ответил: «ответ дал»), ‘Yok canım... (нет, дорогой…) Benim kaftan (мой кафтан) merdivenden yuvarlandı (с лестницы скатился; yuvarlanmak)’. Meraklı komşular (любопытные соседи), ‘Olur mu (возможно ли: «бывает ли») Hoca kaftan o kadar ses çıkarır mı (/чтобы/ кафтан столько шума поднял)?’ demişler (сказали они), Hoca da cevap vermiş (и Ходжа ответил) ‘İçinde ben de vardım’ (так внутри и я был: «внутри него я тоже был»)


İçinde ben de vardım


Bir gün komşuları Hocaya sormuşlar, ‘Hocam, dün gece sizin evden gürültüler duyduk. Önemli bir şey mi oldu?”. Hoca cevap vermiş, ‘Yok canım... Benim kaftan merdivenden yuvarlandı’. Meraklı komşular, ‘Olur mu Hoca kaftan o kadar ses çıkarır mı?’ demişler, Hoca da cevap vermiş ‘İçinde ben de vardım’.


Bize de uğrardı


(И к нам бы зашла)

Nasreddin Hoca'ya (Насреддину Ходже) dert yanıyorlar (жалуются; dert — горе, yanmak — гореть) "Yahu Hoca (эй, Ходжа) senin karın (твоя жена; karı — жена) çok geziyor (много гуляет; gezmek — гулять, бродить)." Hoca: — "Olur mu (возможно ли это; olmak — быть) canım (дорогой; can — душа)? O kadar gezse (если бы столько гуляла) arada bir (иногда, изредка) bizim eve de (и в наш дом; ev — дом) uğrardı (заходила бы; uğramak — заходить, заглядывать)."


Bize de uğrardı


Nasreddin Hoca'ya dert yanıyorlar: "Yahu Hoca senin karın çok geziyor." Hoca: "Olur mu canım? O kadar gezse arada bir bizim eve de uğrardı."


“Doğduğuna inanırsın da...”


(Невероятное рождение: «ты же поверил в его рождение»)

Nasreddin Hoca'ya (Насреддину Ходже) bir iş için (для одного дела: „одного дела ради“) kazan lâzım olmuş... (котел нужен стал; olmak). Komşusundan istemiş (у своего соседа попросил). O da vermiş (и он: „он и“ дал). Hoca işini bitirdikten sonra (Ходжа, после того, как сделал свое дело; bitirmek — заканчивать) kazanın içine (в котел: во внутреннюю часть котла; iç — внутренняя часть, внутренность) bir de ufak (/и одна/ маленькая) tencere (кастрюлю, горшок) koymuş (положил, поставил).


Kazan sahibi bunu görünce (хозяин котла это увидев; görmek):
— Bu tencere ne (эта кастрюля что /такое/) Hoca Efendi (господин ходжа)? diye sormuş (спросил он: „сказав спросил“). Nasreddin Hoca:
— Senin kazan doğurdu... (твой котел родил; doğurmak) diye cevap vermiş (ответ дал). Böyle olunca (раз так: „так став“; olmak — становиться) tencerenin sana verilmesi gerekir (нужно отдать тебе кастрюлю: „кастрюли тебе отдача необходима“; vermek — давать, verilmek — быть отданным).
Komşu buna pek sevinmiş (сосед этому очень обрадовался; sevinmek — обрадоваться, sevmek — любить). Kazanıyla (с кастрюлей) birlikte (вместе: „в единстве“; birlik — единство) tencereyi de alıp (и горшок взяв) gitmiş (ушел)...
Aradan (спустя: „от этого“) kısa (короткий) bir müddet (промежуток времени) geçtikten sonra (после того, как прошел; geçmek — проходить) Nasreddin Hoca aynı komşusundan (у того же своего соседа) kazanı yine istemiş (котел снова попросил: „захотел“; istemek). Komşu da (и сосед) hemen (тотчас же) kazanı getirip vermiş (котел принеся дал; getirmek — приносить).
Aradan (спустя) bir iki gün (один-два дня) geçtiği halde (несмотря на то, что прошли; hâl — состояние, положение) kazan gelmeyince (когда котел не прибыл; „не прибыв“), komşusu kalkmış (его сосед вскочил) Hoca'nın evine gitmiş (к Ходжи дому пришел; ev — дом):
— Bizim kazanın işi (нашего котла дело) bitti ise (закончилось если; bitmek) almaya geldim (для взятия пришел; almak — брать; alma — взятие; gelmek — приходить), Hoca! Demiş (сказал он).
Nasreddin Hoca başını sallamış (своей головой покачал; baş — голова, sallamak — качать):
— Ah, hiç sorma (ах, и не спрашивай; sormak)! Demiş (сказал). Senin kazan ölüverdi (твой котел взял и умер; ölmek — умирать, ölüvermek — взять и умереть, неожиданно умереть). Cenazesini (его похороны; cenaze) acele kaldırıp (быстро подняв = устроив) gömdük (закопали = похоронили; gömmek)!
Kazanın elden gittiğini fark eden (поняв, что котел у него ускользает из рук: «котелка из рук уход заметив»; fark — различение; fark etmek — различать, замечать: „делать различение“; el — рука) komşu hemen (сосед тут же) telâşa düşmüş (забеспокоился; telâş — беспокойство, тревога, düşmek — падать):
— Sen çocuk (ты ребенка) mu (что ли — вопросительная частица) kandırıyorsun (обманываешь; kandırmak — убеждать, уговаривать кого; обольщать; вводить кого-л. в заблуждение) Hoca Efendi (господин Ходжа)? demiş. Hiç (никакой) cansız (души не имеющий: „бездушный“; can — душа) kazan ölür mü (умирает разве)? Hoca:
— Seni gibi köftehor seni (ах ты негодник; köftehor — озорник, бедокур, негодник), demiş (сказал). Cansız kazanın (неодушевленного котла) doğurduğuna (роды = в то, что он родил) inanıyorsun da (ты поверил же) öldüğüne (его смерти = в то, что он умер; ölmek — умирать) neden inanmazsın (почему не веришь; inanmak)?

“Doğduğuna inanırsın da...”


Nasreddin Hoca'ya bir iş için kazan lâzım olmuş... Komşusundan istemiş. O da vermiş. Hoca işini bitirdikten sonra kazanın içine bir de ufak tencere koymuş.


Kazan sahibi bunu görünce:
— Bu tencere ne Hoca Efendi? diye sormuş. Nasreddin Hoca:
— Senin kazan doğurdu... diye cevap vermiş. Böyle olunca tencerenin sana verilmesi gerekir...
Komşu buna pek sevinmiş. Kazanıyla birlikte tencereyi de alıp gitmiş...
Aradan kısa bir müddet geçtikten sonra Nasreddin Hoca aynı komşusundan kazanı yine istemiş. Komşu da hemen kazanı getirip vermiş.
Aradan bir iki gün geçtiği halde kazan gelmeyince, komşusu kalkmış Hoca'nın evine gitmiş:
— Bizim kazanın işi bitti ise almaya geldim, Hoca! demiş.
Nasreddin Hoca başını sallamış:
— Ah, hiç sorma! Demiş. Senin kazan ölüverdi. Cenazesini acele kaldırıp gömdük!
Kazanın elden gittiğini fark eden komşu hemen telâşa düşmüş:
— Sen çocuk mu kandırıyorsun Hoca Efendi? demiş. Hiç cansız kazan ölür mü? Hoca:
— Seni gibi köftehor seni, demiş. Cansız kazanın doğurduğuna inanıyorsun da öldüğüne neden inanmazsın?

Kıyamet
(Конец света)


Hoca'ya sormuşlar (у Ходжи спросили; sormak — спрашивать):


— Kıyamet ne vakit kopacak (конец света когда произойдет; kıyamet — конец света, vakit — время, ne vakit — когда, kopmak — отрываться, разрываться, зд. происходить)?
— Hangi kıyamet? (какой конец света; hangi — какой, который) demiş (сказал; demek).
— Hangi kıyamet mi (какой конец света?), kaç kıyamet var ki (а сколько существует концов; kaç — сколько, var — есть, имеется)? demişler (сказали).
Hoca:
— İki kıyamet var, demiş (есть два конца света, сказал), karım ölürse küçük kıyamet kopar (если моя жена умрет, случится маленький конец света; karı — жена, ölmek — умирать, küçük — маленький), ben ölürsem büyük kıyamet (если я умру — большой конец света; ben — я, büyük — большой).

Kıyamet

Hoca'ya sormuşlar:
— Kıyamet ne vakit kopacak?
— Hangi kıyamet? demiş.
— Hangi kıyamet mi, kaç kıyamet var ki? demişler.
Hoca:
— İki kıyamet var, demiş, karım ölürse küçük kıyamet kopar, ben ölürsem büyük kıyamet.

Kuşa döndürmek


(Превратить в птицу)

Nasreddin Hoca çocukken (Насреддин Ходжа, будучи ребенком: «когда Ходжа Насреддин, был маленький»; çocuk — ребенок) bahçelerine (в их сад) bir gün (однажды) bir leylek düşer (/один/ аист попадает; düşmek — падать, зд. попасть).


Nasreddin Hoca de bunu hemen yakalar (его сразу же ловит; bu — это, hemen — сразу, yakalamak — схватить, поймать). Fakat pek kuşa benzetmez (но с птицей сходства не находит; benzemek — походить, benzetmek — находить сходство).


— Ne yapsın??? (Что /ему/ делать?)
Tutar önce gagasını, sonra da uzun bacaklarını keser (берет сначала /его/ клюв, потом /его/ длинные ноги отрезает; tutmak — схватить, держать; kesmek — резать). Bir kenara koyduktan sonra (положив /его/ на обочину; koymak — класть) eserine bir bakar ve (смотрит/бросает взгляд на свое творение и /говорит/; kenar — обочина, край; eser — творение произведение):
— İşte şimdi kuşa döndün (вот сейчас ты в птицу превратился), der (говорит он).

Kuşa döndürmek


Nasreddin Hoca çocukken bahçelerine bir gün bir leylek düşer.


Nasreddin Hoca de bunu hemen yakalar. Fakat pek kuşa benzetmez.
— Ne yapsın???
Tutar önce gagasını, sonra da uzun bacaklarını keser. Bir kenara koyduktan sonra eserine bir bakar ve:
— İşte şimdi kuşa döndün, der.

Hoca ve hırsız




Достарыңызбен бөлісу:
  1   2




©engime.org 2024
әкімшілігінің қараңыз

    Басты бет