Böylece efsaneye dönen Efes’in tarihi böyle başlar. İki tepeli Ayasulık’ın eteklerinden yukarılara doğru kat kat olarak beyaz mermerden yapılan binalar, kudretli kolonlar, mermer sokaklar ve kütüphanesi, bütün bir yamaca yayılmış ve 24.000 seyircinin sığabileceği büyük tiyatro, küçük tiyatro, tören alanı, ebedi ateşin yandığı saray, Güzellik tanrıçası Afrodit ve Diyonis’in, Herakles’in, Hermes’in heykelleriyle süslü anıtlar ve binalar, termal hamam, halkevi, senato, stadyum, Gimnazyum, Meryem ana kilisesini gezerken antik dönem dünyasında yaşıyormuş gibisiniz. Savaş meydanından dönen savaşçıların dinlendiği halk evini gösteren mermer satıhdaki kadın ayağını gösteren resimden başlayarak Artemis heykelinin bulunduğu kutsal alana kadar ki tarihi objeleri seyrederek, hepsini incelemek için haftalarca kalmak gerek. Ama buradaki Amazonlardan, Artemise, Kleopatraya, Meryem Anaya ve Türk asıllı Ayasultana ait efsaneler ile anıtların tarihini uygarlık tarihçileri bile yazmakla bitiremeyecekleri büyük bir destandır. Efes de o geçmişin mermere nakşedilen destanıdır. Selçuk ilçesindeki müzede onun ders kitabı gibidir. Hepsini görerek öğrenirsiniz. Ben de kalem erbabı olsam da antik dönemin kudretini orada yaşadığım kadar yakın ve derinden hissetmedim. Bu Ayagüzel’i- vaktiyle dalgaların yıkadığı kıyıları, uzaklarda görünen Artemida’yı( şimdiki Selçuk ilçesini) araltepe olarak hayal ederek, İskit Amazonlarını, Ligdamis ile Madi kralları, Kambisi, Daryuş ve Kir’i, Geostratı, İskenderi, Sezarı, İncili yazan Yoan evliyayı, Edil(Attila) ile elçilik münasebet kuran Justinyanı, Süleyman Halifeyi hatırlamak bile bir güne zor sığardı.
Yine de İsa peygamber çarmıha gerildikten sonra ona inananları Kudüsten çıkararak Efese getiren ve hristiyan dininin hadislerini biraraya getiren “yedi cin sahibi” ve peygamberin havarisi Meryem ananın(Mariya Magdalena) kilisesi ile kulübesini görmeden gitmek imkansızdı. Magda’daki evinden çıkan Mariyanın sabırlı öğretileri sonucunda hristiyanlık oluştu. Bu toplumcu hanım olmasaydı dünyada en çok inananı olan bir dinin olmayacağını bütün din tarihçileri tasdikler. Mariya Magdalena’nın(Meryem Ana) İsa peygamberin hanımı mı? gönüldaşı mı? ümmeti mi olduğu konusu şüphelidir. İsa peygamberin sonradan gruplara bölünen inananları 431-de bu manastırda toplantı yaparlar. Üç ay boyunca süren dini tartışmalar sonuç vermez. Böylece Efes dini tartışmaların değil, dini birliğin merkezi oldu. (Şimdi de her sene bu Meryem ana manastırına dünyanın her tarafından gelen hristiyanlar toplanırlarmış.) Süleyman halifenin liderliğindeki Müslüman sahabiler 716-da Efes’e peygamberin tuğunu dikerler. Selçuklular dağın adını Ayasuluk olarak değiştirdiler. Kiliseler camiye döndü. Efes- Selçuk oldu. İskitlerin ana amacı gerçekleşti. Yirminci asrın yirminci yıllarında antik Yunanlıların yeğenlerinden hiç kimseyi bırakmadan Yunanistan’a göndermişler. Şimdi onlar artık Türkiye’ye sadece turist olarak gelebiliyorlar.
Selçuk’un ortasında Türk bayrağı dikili Araltepeye baka baka , Artemis ve Geostratı hatırlayarak Ege denizi kıyısından 700 km kuzeye ilerleyerek Troyaya-Çanakkaleye yola çıktık. Karaburunu, Altınoluku geçtik. Sakız nehrini de Buruncuk’u da geçince Zeytindal’a vardık. Bütün Türkiye’yi ve bizi de zeytinle doyuran bölge burasıdır. Çandırlıdan Ayvalığa, Akçay’a , ordan da Ezine ve Lapseki’ye gidersiniz. Şair Gafuv’un Kazak bozkırlarında giderken:
Deme bunu şımarıklık, İnanazsanız bakın
Uludağa ulaşmaya aceleyle Geyik çeken arabayla gidiyoruz.
Şiirini hatıladım ve biz de Troyaya yetişmeye çalışırken gemilerle yarışıyorduk. Onlar da bizimle yarışıyordu ve biz tepeyi aştığımızda önümüze çıkıveriyorlardı. Dalgalar bazen köpüklenerek gökyüzüne yükseliyor, bazende beyaz köpüklerle kızgın kızgın kendiyle mücadele ediyordu. Elbetteki kar, yağmur, dolu ve gökkuşağı birbirine karışmıştı. Çanakkaleye gündüz gözüyle gidemeyeceğimiz belli olmaya başladı. Ama Ramazan gaza basınca trafik durdurdu. Aynı bizim memlekettekilere benziyorlar. İki yüz dolar ceza yazdı. Ne yapalım, Troya’nın sadakası olsun!
Достарыңызбен бөлісу: |